19 Ağustos 2017 Cumartesi

Antika



Bütün yaz, deniz tatili yapmak için sadece dört günüm vardı. Önümde denizin çarşaf gibi gerildiği balkonda oturmak için sabırsızlanıyordum. Belki bu anlardan birinde birkaç cümle karalamak nasibime düşer diye antika bilgisayarımı da tatile götürmeye karar verdim. Bunun için de yola çıkmadan bir gün önce gidiş-geliş üç saatimi harcamayı göze alarak öğrenci evime gidip bilgisayarım ve birkaç kitabımı yüklenip eve döndüm. Tatil için gittiğimiz dairede 6-7 kişiydik. Dolayısıyla pek de oturup bir şeyler yazacak ortamım da modum da olamıyordu. Bir gece herkes yataklarına çekilince bilgisayarı alıp balkona çıktım. Bizim daire uyumuştu ama tam kapının önündeki parktan çoluk çocuk sesleri henüz kesilmemişti. Üstelik Ünsal Kaptan’ın teknesinin tüm gayretiyle yanan neon ışıkları çok gözümü alıyordu. Demek ki doğru zaman değil deyip uyumaya karar verdim (zamanın da yerin de insanın da doğrusu benim için çok önemlidir). Ertesi akşam, televizyonda denk geldiğim acıklı diziden olsa gerek, biraz efkarlanmıştım. Çay faslımız bittiğinde doğru zamanın o akşam olduğunu düşünerek evdekileri dışarda dondurma yemeye göndermeye çalıştım. Tahmin edersiniz ki etrafta keyifli bir sohbet dönerken, kendinizi dinlemenin bir yolu olmuyor. Tüm çabalarıma rağmen herkesin üzerine çöken o tembelliği yenemedim. Belki de hayat, yaptığım bu sinsiliğe karşılık benden intikam alıyordu. Hasılı, o akşam da bilgisayarı açmak nasip olmadı. Ertesi gün öğle vaktinde “artık yeter!” deyip açtım bilgisayarı. Fakat o da ne?! Ekran kapkaranlıktı. Şifremi girmem gerektiğini hatırlayıp tuşladım ama hala karanlıktaydım. Yahu sağda solda hakkında “antika” diye konuştuğumu duyup alındın mı, n’aptın? Açıp kapamak, bataryasını çıkarıp takmak ve tokatlamak gibi birtakım Türk adetlerini yerine getirdim ama tık yoktu. Ya sabır çekip çantasına geri koydum. Ta öğrenci evime gidip aldığıma mı yanayım, bir de üstüne tatile taşıdığıma mı yanayım bilemedim. Yani tamam, ben kendimi bahtsızlık ve uğursuzluk gibi şeylerle suçluyordum ama o kadar da değilimdir canıım. O kadar mıyım yoksa? O kadarmışım. Tatilden eve döner dönmez bilgisayarı tekrar çıkardım ortaya. Deniz, kum, güneş derken ilgilenememiştim ama artık bir hasar tespiti yapmam gerekiyordu. Bastım düğmesine. Öyle güzel ışıldadı ki ekranı. Öyle sapasağlam açıldı ki. 
İşte, bu benim hayatımın özetidir. 
Yayalım.